Belki de tavrını değiştirmelisin!

Bir tanıdığım var. Hedefleri var, akıllı ve zeki bir girişimci, yaratıcı projeleri var, gerçekten iyi fikirlere sahip, bunların birkaçını uygulamaya geçirmeye başladı, hatta projelerinden birine yatırımcı ortak da buldu, bana göre çok başarılı olacak oysa çok daha hızlı ilerlemesi gerekiyordu. Aslında bence bu, onun da canını sıkıyor ama belli etmemeye çalışıyor. O, kendine de güveniyor ve inanıyor görünüyor, çok çalışıyor, bol bol da okuyor, kişisel gelişimine de çaba harcıyor, ama onunla her konuştuğumda hep bir şeyin eksik olduğunu düşünüyorum. Ve kafama takılıp duruyordu zaman zaman bu durum…

Bugünlerde “Kuantum Felsefesi”, derinlemesine karıştırmayı düşündüğüm popüler kavramlardan biri ve o da bu durumdan bahsediyor. Aslında yeni bir şey değil söyledikleri, Amerika yeniden keşfedilmiyor, binlerce yıl önce filozoflar ve düşünürlerin çoğu da aynı şeyi söylüyordu. Ama aslında ne söylüyorlar, yani ne demek: “Bakışını değiştir, algını değiştir, tavrını değiştir, her şey değişsin? Aynı şeyi söyleyip duruyorlar, bu kadar kolay mı yani, nasıl değişir bu tavır, n’apmak gerek?” gibi bir sürü “kolaycı” soru gelmiştir muhakkak. Hemen anlamakta güçlük çektiğiniz zamanlar çabuk sinirleniyor musunuz?  Bu “tavır” size ne kazandırıyor? Ne kaybettiriyor? Çözüm buluyor musunuz, yoksa bir düğüm daha atıp sırtınızdaki yüklere mi ekliyorsunuz? Sırtınız çok ağrıyor mu? Bir yerlere çarpıyor musunuz?

Kendinize örnek aldığınız, sıfırdan başlayarak yükselmiş iş insanları var mı? Kadın ya da erkek önemli değil, önemli olan başarmış olması ve başarı yolunda nasıl bir tavra sahip olduğu… Bir kişi olmak zorunda da değil hatta birden fazla kişi olması daha iyi olur, daha fazla özelliği kendinizde oluşturma imkanınız olabilir. Evet, “oluşturmak”, kendinizde tavır oluşturabilirsiniz, bu öğrenilebilir bir şey…

Çocuklara bakın, taklit ederek büyüyorlar, daha sonra bunu tekrar edip duruyorlar. Sevdikleri dizilerden sonra bile tavırları değişiyor, hatta büyüklerin de… Çünkü bunu tercih ediyorlar, öyle olmasını içtenlikle istiyorlar. Ve oluyor. Medyanın gücü dedikleri şey de, aslında bu zaten… Sizi, verileni taklit etmeye heveslendirmek… Şimdi onun yerine, başarı örneklerinizin özelliklerine sahip olmak için aynı hevesi kendinizde hissettiğinizde, tavrınız da değişmeye başlar, taklit yeteneğini kullanır. Bir oyun gibi… Böylece fırsatları görebilme ve değerlendirme yeteneğiniz artar, işlenmesi gereken bir özelliktir bu. Hevesiniz ne kadar fazlaysa durumu o kadar içselleştirirsiniz ve bir süre sonra o tavır artık sizin parçanız olur, size aittir. Öyle olmasını istemişsinizdir ve olmuştur.

Rahatlayın… Sürekli bir şeyleri yanlış veya eksik yapma korkusuyla hareket etmek size hiçbir şey kazandırmaz sadece önünüzü keser. Bir düşünün, konuşurken ya da dinlerken karşınızda nasıl biri ilginizi çeker, kendini kabul ettirir ya da sizi iter, hangisini daha güven verici ve inandırıcı bulursunuz?: Hareketleri rahat, içten, olumlu bir tavra sahip, net, kararlı, temkinli ya da baskın olacağı yeri bilen ve bunu yumuşak geçişlerle yapan, sakin ve gülümseyerek konuşan biri mi yoksa gergin, telaşlı, güvensiz, şüpheci, suçlayıcı, şikayetçi, negatifliği dışarı taşan, kararsız, olumsuz biri mi? İşte aynı şey, karşınızdaki kişi için de geçerlidir? Karşınızda olmasını istediğiniz kişi olun.

Yaptığınız her şeyi sakince, sabırla ve içinizde ya da dışınızdan gülümseyerek yapın. Çoktan gerekli her şeyi yapmış, bitirmiş, başarmış ve istediklerinize sahip olmuş gibi… Yapabilirsiniz.

Sadece içinizden şunu diyor ve söylediğinize gönülden inanıyorsanız: “Yaşamak muhteşem bir şey ve bu yaptıklarımla yaşamım çok daha muhteşem olacak, çünkü ben öyle istiyorum. “

“Öğrendiğiniz her şeyi tekrar ederek öğrendiniz. Yazmayı, araba kullanmayı hatta yürümeyi tekrarlayarak öğrendiniz. Konuştuğunuz dili tekrar ederek öğrendiniz. Aksiyon ve tekrar farkı yaratır.” (Don Miguel Ruiz)